‘Nasılsın?’ sorusuna nasıl cevap veriyorsunuz? Birine ‘Nasılsın?’ diye sorduğunuzda nasıl bir cevap bekliyorsunuz? Aslında pek çoğumuz iyi hissetmiyoruz kendimizi. Ama ‘Nasılsın’a cevap ‘İyiyim’dir. ‘İyiyim’ aslında, ‘Kötü değilim’, ‘Normal olmayan birşey yok’ demek. Yoksa, ‘Kendimi harika hissediyorum; her gün, günün bana yapacağı güzel sürprizlere uyanıyorum; müthiş zinde, sağlıklı ve enerjiğim. Hep içimden şarkı söylemek geliyor ve yaşadığım her ana şükrediyorum!’ anlamında bir ‘İyiyim’ değil bizimki...

Bunun sebebi, fikrimce mutluluğun yerini bize yanlış tarif ettiklerinden. Hep objelerin geçici heyecanlarına kapılarak mutlu olacağımızı sandık ve sanmaya da devam ediyoruz. Şık bir araba, kıyak bir ev, lüks lokantalarda yemekler, zengin bir hayat, pahalı mücevherler...


Ya da, iş/kariyer tatmini, iş büyütme... Eğer gerçek mutluluk buralarda olsaydı, çok değerli Metin Bobaroğlu'nun her zaman dediği gibi; sınırsız bir mal varlığına, asla kaybetmeyecekleri bir üne, şan ve şöhrete sahip olan İngiliz kraliyet ailesinin tüm bireyleri şen şakrak karakterler olurlardı… Gel gör ki; işin aslı hiç de öyle değil...

"Ha gayret şu da geçsin de, mutluluk o kapının arkasında işte..." Ve o geçecek olan liste uzar durur... "Çocuk okula girsin de, yok işler bir toplansın da, şu kışı da atlatalım da..." Hep peşinden koşulan ve asla varılabileceğine inanılmayan bir vadide "sonsuz mutluluk"... Anlık, ağzımıza bal çalıp kaçan ve bizi sonsuz varlığının oralarda bir yerde olduğuna inandıran... Koşullar düzelmedikçe yakalanmaz mı peki bu mutluluk?

Koşullar düzelmedikçe yakalanmaz, evet. Ama dışardaki koşullar değil, içerdeki koşullar düzelmedikçe yakalamak mümkün olmaz mutluluğu. Kendi zihnimizin koşullarını düzeltmedikçe yakalayamayız onu... Mutluluğa kavuşmak istiyorsak, buna karar vermek ve bunun için çaba harcamak zorundayız. Tıpkı kas geliştirmek gibi mutluluğa erişmek. Her gün pratik yapmak, mutluluk kasını çalıştırmak gerekiyor. Bizi mutlu etmeyen her şeyden birer birer özgürleşmek, ve duygularımızın kontrolünü başkalarına ve başımıza gelen olaylara vermektense, kendi ellerimize almak.


Bu yazımda bana çok yardımcı olan 18 Altın kuralı paylaşacağım sizlerle…

● Şikayetlerin yerine çözümleri koymaya odaklanmak.

Tüm şikayetçi olduğunuz konuların bir listesini yapın. Karşılarına da ne kadar süredir bu konudan şikayetçi olduğunuzu yazın. Sonra kendinize sorun, “bu kafa haliyle, yarı hasta mı yaşamak istiyorum, yoksa problemlerime bir çözüm mü bulmak istiyorum?” Çözüm bulmak istediğiniz ve dikkatinizi çözüme yönelttiğiniz anda, bir şeylerin değişmeye, dönüşmeye başladığını fark edeceksiniz.

● Hayata inanmak ve güvenmek.

İşler ters gittiğinde, aslında hayat bize yamuk yapmıyor. Ya görmemiz gereken bir şeyi yıllarca görmedik ve mesajı daha yüksek bir sesle veriyor, ya da ödememiz gereken bir bedel vardı, onu ödüyoruz... Gevşeyin. Hayat sizi çok seviyor. Hayatla dost olun. Onun tek istediği sizin gerçek mutluluğu yakalamanız... Bunun için de işaretler veriyor... Yaşamı dost alın yanınıza ve “neyi görmem gerekiyor?” diye sorun. Hayatla bu iletişiminiz cevaplara götürecek sizi...

● “Ben ne istiyorum?” “Neye ihtiyacım var?” sorularını sıklıkla kendine sormak ve alınan cevapların gereğini yapmak.

Bu sorular, insanı kendine döndüren kilit sorular. Çoğu zaman gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu dinlemeden, haldır haldır koşturuyoruz. Bu koşturmanın sonu, elbette başta yorgunluktan, devamında sürmenaja kadar gidebiliyor. Oysa bu sorular, bir durup, ihtiyaçlarınızı karşıladığınız takdirde, uzun vadede çok daha faydalı olmanızı sağlıyor...


● Düzenli olarak meditasyon yapmak.

Uluslararası Yaşama Sanatı Vakfı’nın kurucusu Sri Sri Ravi Shankar "meditasyon, mutlu olma kararlılığıdır” diyor. Meditasyon, kendinizi dinleyip, daha kolay duymanıza, kendinizle ilgili pek çok şeyi fark etmenize ve kolayca değiştirebilmenize yardımcı olur. Meditasyonla, zihninizi dinlenmeye alırsınız. Bu da sonuç olarak zihnin konsantrasyonunu ve odaklılığını arttırır. Düşüncelerden arınmış, dinlenmiş, rahat ve kolayca odaklanabilen bir zihin, mutlu bir zihindir.

● Yeniliklere ve eleştirilere açık olmak. Düzenli olarak kendini dönüştürmek.

Dikkat ederseniz, “bu benim yapım” diyerek stabil kalmayan, kendini yenileyen ve sürekli olarak geliştiren insanlar ruhen yaşlanmıyor. Kalbinizi, her sabah içinizden yeni bir siz yaratmak için açın. Çocuksu bir merakla, kendinizi yenileyin. En sık aldığınız eleştirileri dikkate alarak başlayabilirsiniz mesela...

● Gönlünü şen tutmak.

Etrim Köyü’nde Ummuhan Teyze’yle, halı dokuyan Ayten hakkında konuşuyordum. “Ne kadar dinamik, ne de güleryüzlü” dedim Ayten için. Ummuhan Teyze, “67 yaşında o”, dedi, “torunlarını evlendirecek haftaya. Ama gönlü şendir onun. Genç durur.” dedi...


● Sağlığa özen göstermek.

Zihin, beden ve ruh sağlığını korumak, sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz, yoga, nefes ve meditasyonu yaşamınıza katmak, yaşam enerjinizi ve yaşamınızın kalitesini arttırır. Yüksek enerji, yaşamınızın yönünü mutluluk istikametine çevirir.

● Olumsuz duyguların yaşamınızın kontrolünü ele almasına izin vermemek.

Sadguru bir konuşmasında duygularımızı başkalarının yönetmesine izin verdiğimizden bahsediyor. Korku, endişe, kıskançlık, hırs, umutsuzluk, öfke gibi duyguların kontrolünü başkalarına verdiğimiz sürece özgür olamayız. Başınıza gelenlerden ötürü mağdur koltuğuna oturmayın. Halil Ciran, “Yaşamınızı hayatın size sunduklarından çok, sizin hayatın size sundukları karşısındaki tutumunuz; başınıza gelenlerden çok, başınıza gelenleri zihninizin nasıl algıladığı belirler” diyor. Yaşamınızın, duygularınızın ve mutluluğunuzun kararını siz verin. Kontrolü dış etkenlere ve diğerlerine bırakmayın.

● Konfor alanını terk etmek.

Yılda kaç kere konfor alanınızı kendi arzunuzla terk ediyorsunuz? Konfor alanı demek sınır demek. Sınırlarınızın dışına çıkıp kendinize meydan okuyor musunuz? Hep aynı güne uyanmak insanı depresyona sokar… Hatta çok sevdiğim bir söz var, “macera acıtabilir ama monotonluk öldürür.” “Yapamam” dediğiniz şeylerin bir listesini çıkarın. Özellikle de yapmak isteyip de “yapamam” dediklerinizden başlayarak, kendinize meydan okuyun. İnsan, konfor alanının dışına çıktıkça, kendine koyduğu sınırları aştıkça mutlu olan bir varlık.


● Kendini işe yarar hissetmek ve yardım etmek.

Kendinizi işe yarar ve faydalı hissediyor musunuz? Bir gün içinde kaç kişiye faydanız dokunuyor? Kendinize faydanız var mı her şeyden önce? Faydalı olmanın mutlulukla bir ilgisi var. :) Yardım etmek ve faydalı olduğunu hissetmek, en doğal, en temiz mutluluklardan biri. Bir ağaç dikmek, bir hafta sonunu huzurevinde geçirmek, bir çocuğa yardım eli uzatmak… Hayata verebileceğinizin en iyisini verin. Ondan sonra, onun zaten size en iyisini vereceğine ve bunu hak ettiğinize inanın.

● Olumsuz duygulardan arınmanın yollarının öğrenmek.

Hırs, kin, nefret, kıskançlık gibi zehirli duygulardan kalbinizi arındırın. Bu duygular sağlığınızı tehdit eden, hem sizi hem de çevrenizi zehirleyen duygular.

● Şükretmek.

Ne için şükran dolusunuz? Hiç listesini yaptınız mı? Yoksa hep talep mi ettiniz hayattan? Kendinize bir şükran listesi yapın. Yüreğinizi minnetle doldurun. Şükredecek o kadar çok şeyimiz var ki… Bazen sevdiklerimizle geçirdiğimiz bir saat, bazen ağız tadıyla yenen bir yemek, bazense ağrısız bir gün…


● Olumsuzluklardan şikayet etmek yerine, onları öğrenme aracı olarak görmek.

Gandhi kendi koşullarında mutluymuş mesela. Amélie filmini izlediniz mi? Sıkıcı ve gayet sıradan görünen hayatının içinde ne kadar oyunbaz ve mutlu... Mutluluk varılacak bir nokta değil, bir zihin durumu. İyi-kötü; güzel-çirkin; doğru-yanlış olarak gördüğünüz her şeyi olduğu gibi görmeyi denediniz mi hiç? Bu etiketleri koyan zihnimiz. Oysa olan bitenin hepsi, bize bilgi vermek, hayatı öğretmek amacıyla karşımıza çıkan veriler.

● Problemlere bakış açısını değiştirmek.

Filmlerde küllerinden doğan karakterleri hayranlıkla izliyoruz. Başımızdaki her "problem" bizi küllerimizden doğurmak için. Bu noktayı çoğunlukla atlıyoruz. Problemlerinizin içinde kaybolmayın. Değişmesi gereken her neyse değiştirin ve korkusuzca bir sonraki etaba geçin. Hayat sizi tutacak. Hayata ve kendinize güvenin.

● Yaşam amacını bulmak.

Yaşamak için bir amacınız var mı? Hayatının anlam taşıması insanı dinç tutar, içini mutlulukla doldurur. Duygusallaşıp, işler yolunda gitmediği zaman kolay kolay vazgeçmez. Yıkılmaz. Kendinize yaşamınızı daha anlamlı kılacak hedef(ler) belirleyin. Onlara doğru cesaretle koşun.

● Başkalarının ne dediğine fazla takılmamak.

Başkalarının ne dediğine, ne düşündüğüne, ne istediğine çok mu fazla takılıyorsunuz? Başkaları, sizin hakkınızda konuşsa, sizin için iyi olacağını düşündükleri bir şeyler istese bile; bu istekler, onların gerçeklerinden yola çıkarak haritalanmıştır. Birincisi, onların yaşamlarına bir göz atın; kendinize kurmak istediğiniz yaşam onlarınkine benziyor mu? İkincisi, siz onların istediklerini yaptınız diye onlar mutluluğu yakalayamayacaklar. Yani, onların sizin için istediklerine takılmak, dinlemek ve yapmak, ne sizi mutlu edecek, ne de onları…

● Sizi neyin mutsuz ettiğini tam olarak belirleyin.

Sizi neyin veya nelerin mutsuz ettiğini spesifik olarak biliyor musunuz? Bu konu son derece yüzeyde olabileceği için, biraz daha derinlerde de olabilir. Cevabı kendi kendinize bulamıyorsanız, yardım da alabilirsiniz.

● Sonsuz mutluluk, her koşulda kendine mutluluk payı çıkarabilen, net, saf ve berrak bir zihne sahip oldukça, arındıkça yakalanıyor. Bu da aydınlanmış üstatlara göre; kendini yaradan'la birleştirme yolunda yürürken, varlığın kutsal bilgisini içine çektikçe, aşkın acziyeti önünde egonun kara duvarları yıkıldıkça, yavaş yavaş üstüne siniyor insanın…



Bu Yazıyı Paylaşın

Arzu Özev

27/03/2024
1920'lerde doğan Afro-Amerikan kökenli bir müzik türü olan Jazz, sadece melodiden ve ritimden ...
10/08/2023
Lüksün ve zarafetin önde gelen temsilcilerinden biri olan Loro Piana, Bodrum'da tanıttığı ...
07/08/2023
Barbie filmleri, çocukluğumuzdan beri bizi büyüleyen, eğlenceli ve renkli karakterlerle dolu animasyonlardır. ...

Tüm Yazılar Bitti :(