Rönesans’ın (yeniden doğuş) ortaya çıktığı yer olan Floransa sanat ve mimarinin harika eserleriyle dolu. Tarih değişik zamanlarda değişik yerleri gözdesi yapmış. Eski zamanlarda Roma, Viktorya Çağı’nda İngiltere, 1920’lerde Paris ön plana çıkmış. Karanlık çağların ardından Eski Yunan ve Roma öğretilerinin dönemin mentalitesi ve teknolojisiyle harmanlanması sonucunda da 15. yüzyıla damgasını Floransa vurmuş.

Floransa derli toplu bir şehir. Önemli bütün eserler “centro storico “ dedikleri tarihi bölgede. Şehir kilometrekareye düşen tarihi eser sayısında dünyada bir numara olunca, kilometrekareye düşen turist sayısı da özellikle yaz aylarında çok fazla. Görülmesi gereken o kadar çok şey var ki öyle bir iki güne sığacak gibi değil.


Floransa’da “Stendhal sendromu” dedikleri bir olay var. Birbirine benzer çok sayıda eser ve meydan olunca, bir süre sonra “ben daha önce bu meydana gelmiştim, bu kiliseye girmiştim” demeye başlıyorsunuz. Hatta bunun bir öteki safhasında sorular değişmeye başlıyor “Ben kimim, sene kaç?” gibi. O yüzden sindire sindire gezin, az güne her şeyi sığdırmaya çalışmayın, iyi turisti oynarken, hasta olmaya hiç gerek yok! Bu arada aklınızda olsun, Floransa’da müzeler çok kalabalık olduğundan tavsiyem önceden rezervasyon yaptırmanız.


Muhteşem (Il Magnifico) olarak adlandırılan Lorenzo de Medici Floransa’yı kültür başkenti haline getirmiş. Başarılı bir banker ve iş insanı olan Lorenzo dönemin sanatçılarına destek olmuş, savaşan cumhuriyetlerin arasında barışı sağlamış. Papalar tavsiyelerini dinlemiş, liderler fikrini almış.


Niccolo Makyavel (Machiavelli) Lorenzo’nun devlet adamlığı ve diplomasiye olan katkılarını Prens isimli kitabını ona atfederek göstermiş. Lorenzo, Floransa’yı yönettiği 1469-92 yılları arasında büyük işlere imza atmış. Da Vinci, Michelangelo ve Donatello gibi sanatçılara destek olmuş. Michelangelo 13 yaşında Lorenzo’nun sanat okulu Accademia’ya girmiş ve dehasını sergilemiş. Lorenzo 43 yaşında öldüğünde tüm şehir cenazesine katılıp, Rönesans’ın babasına saygısını göstermiş.


1265 ile 1321 yılları arasında yaşamış olan Dante Alighieri modern edebiyatın kurucularından. İtalya’nın en büyük şairi sayılan Dante, İtalyan dilinin de babası olarak kabul ediliyor. Şaheseri olan “İlahi Komedya” değişik bir yolculukla tanrıyı bulmaya çalışan bir adamın otobiyografik öyküsünü anlatıyor.


Galleria dell’Accademia’da uzun kuyruklar göreceksiniz. Burada Michelangelo tarafından 1504 yılında yapılmış dünyanın en tanınmış heykellerinden biri var. David’i hayranlıkla seyreden kalabalıklara karışmak istiyorsanız adres Via Ricasoli 58-60. Hemen yakınlarda da San Marco Müzesi bulunuyor. Fra Angelico’nun bir zamanlar rahip olarak yaşadığı bu eski manastırda sanatçının çok güzel tabloları bulunuyor.


Bu Yazıyı Paylaşın

Saffet Emre Tonguç

27/03/2024
1920'lerde doğan Afro-Amerikan kökenli bir müzik türü olan Jazz, sadece melodiden ve ritimden ...
10/08/2023
Lüksün ve zarafetin önde gelen temsilcilerinden biri olan Loro Piana, Bodrum'da tanıttığı ...
07/08/2023
Barbie filmleri, çocukluğumuzdan beri bizi büyüleyen, eğlenceli ve renkli karakterlerle dolu animasyonlardır. ...

Tüm Yazılar Bitti :(