Berlin’de Prusya Kültür Vakfına ait Müzeler Adasının ana giriş binası olarak tasarlanan ve geçtiğimiz günlerde yapımı tamamlanan galerinin açılışı Başbakan Bayan Merkel tarafından yapıldı. Galeriye pek çok Berlinlinin ilk kez işittiği bir isim verildi: James Simon Galerisi. 




Alman imparatorları tarafından yaptırılan ve 1999 yılından beri Unesco Dünya Kültür Mirası listesine dâhil edilmiş olan bu müzeler, Altes Museum (Eski Müze - 1830), Neues Museum (Yeni Müze - 1859), Alte National Galerie (Eski Ulusal Galeri - 1876), Bode Museum (Bode Müzesi - 1904) ve Pergamon Museum (Bergama Müzesi 1930) adlarıyla anılan müzelerdir.

1851 yılında Berlin’de Yahudi bir sanayicinin oğlu olarak dünyaya gelen James Simon, Wilhelm ve Alexander Humboldt, Otto von Bismarck gibi meşhurların öğrenim gördüğü bir lisede öğrenim görür ve eski çağlar tarihi araştırmacısı olmak ister. Ancak sanayici babanın tek beklentisi tek oğlunun pamuklu kumaş üretimi yapan fabrikasının başına geçmesidir. Prusya disiplini almış James babasının bu isteğine uyarak üniversite eğitiminden sonra sanayici olur ve Amerikan iç savaşının pamuk üretimine vurduğu darbeden yararlanarak işlerini genişletir. 1900’lü yıllarda Berlin’in en zengin 7. sanayicisi olur.

Pek çok varlıklı kimseden farklı olarak James Simon servetinin epey büyük bir kısmını hayır işlerinde kullanır. Sadece antik eserler bulmak, satın almak ve koleksiyon yapmak ile uğraşmaz, aynı zamanda yaşlılar, kimsesizler, bakıma muhtaç çocuklar için olduğu kadar halk eğitimi ile ilgili faaliyetlerde bulunan 60 civarında derneğe gerek kurucu gerekse finansör olarak katkıda bulunur.


Birinci Dünya Savasından sonra işleri bozulan Simon bir yandan müzelere eser bağışına devam eder, diğer yandan ise firmasını ayakta tutmaya çalışır. Borçlarını ödemek için şahsi malvarlığı olan Tiergarten’daki müze evini, bazı özel koleksiyon parçalarını satar ve ömrünün kalan yıllarını geçireceği Bundesallee caddesindeki bir apartman dairesine taşınır.

Ölümünden çok kısa bir süre önceyse Müzeler Genel Müdürü’ne bir mektup yazar ve bağışladığı koleksiyonların sergilenme biçimi konusundaki isteğinin yerine getirilmediğini ve bu sergileme biçiminin devam etmesi durumunda tüm eserleri geri alacağını belirtir. Ancak bu mektuba cevap alamadan 23 Mayıs 1932 günü hayata veda eder. Ölümünden sonra da isteği yerine getirilmez, üstelik bir yıl sonra Nazilerin iktidara gelmesi ile Simon ismi tamamen unutturulur.


Maalesef çok uzun yıllar James Simon ne Tarih ve Arkeoloji bilimlerine yaptığı katkılar, ne de Berlin Müzelerinin benzerleriyle boy ölçüşebilir hale gelmesini sağladığı koleksiyonlarıyla gündeme gelir. Ancak 2000’li yıllarda yayınlanan bir doktora çalışması ile ismi yeniden hatırlanan James Simon, şimdilerde ise ismini taşıyan Müzeler Adasındaki bu Galeri ile çoktan hak ettiği saygıya kavuşmuş görünüyor.



Bu Yazıyı Paylaşın

Müge Ersan

27/03/2024
1920'lerde doğan Afro-Amerikan kökenli bir müzik türü olan Jazz, sadece melodiden ve ritimden ...
10/08/2023
Lüksün ve zarafetin önde gelen temsilcilerinden biri olan Loro Piana, Bodrum'da tanıttığı ...
07/08/2023
Barbie filmleri, çocukluğumuzdan beri bizi büyüleyen, eğlenceli ve renkli karakterlerle dolu animasyonlardır. ...

Tüm Yazılar Bitti :(